Bu Çirkinlikler Spor Olamaz

Futbolun yeryüzündeki en popüler spor olmasına, bazı görüşlere göre yeryüzündeki ilk evrensel hükümdarlık olmasına rağmen futbol dahil seyirlik sporlara karşı hiç ilgim olmadı.
 
            Seyirlik sporları hep hedef ülkelerdeki gençleri uyutma taktiği olarak düşündüm. Dünyada genellikle hedef ülkelerdeki bayanlar dizilerle, gençler ve erkekler sporla, çocuklar şiddet içeren çizgi filmlerle, beyinleri uyuşturulur, düşünemeyen, okuduğunu anlayamayan ve yorum yapamayan nesillerin çoğalması sağlanır.
 
            Futbol bir endüstri olmuş kendi pazarını kurmuş büyük ciro yapıyor. Galatasaray- Fenerbahçe maçını ara ara seyrettim. Maçtan sonrası tam anlamıyla kâbus gibiydi. Sanırsınız Türk – Yunan Savaşı çıkmış.
 
            Galatasaray, bileğinin gücüyle kupayı almaya hak kazanmış, şampiyonluk sevincini yaşayamıyor. Saha karışıyor, şampiyonlar polis kordonuyla soyunma odasına gönderiliyor. Kupaları soyunma odasında verilmek isteniyor. Bu sırada Galatasaray kupasını sahada alamasın diye stadın ışıkları söndürülüyor.
 
            Şampiyonun kupasını vermekten aciz beceriksizler Başbakan’dan acil yardım istiyor. Diğer taraftan spor kaynaklı şiddette bir artış gözleniyor.TV’lerdeki spor programlarında reyting uğruna taraftar gerildikçe geriliyor. Kulüp yöneticilerinin ve futbolcuların demeçleri abartıldıkça abartılıyor, sporseverler fitili çekilmiş bomba haline getiriliyor. Sonrası malum. Galatasaray- Fenerbahçe debisindeki gibi çirkin olaylar yaşanıyor.
 
            Yenilgi hazmedilemiyor, hınçlar devlet malına zarar verilerek çıkarılmak isteniyor. Her yer yakılıp yıkılıyor. Polis otoları ters çevrilerek yakıldığı yetmiyormuş gibi önünde hatıra fotoğrafı çektiriliyor.
 
(Öte taraftan adam bıçağı çekmiş, polisi, “ erkeksen sık” diye tehdit ediyor. Ne yazık ki polis çok sabırlı davrandı. Tahriklere kapılmadı. Amerika’da olsaydı polis bunu alnının ortasından vururdu.)
 
            Polis, saha içinde olaya karışan 38 kişiyi gözaltına alıp savcılığa sevk ediyor. Savcı bunları tutuklanmaları isteğiyle mahkemeye gönderiyor. Bunların basına yansıyan ifadeleri insanı hayretler içinde bırakıyor.
 
            “Futbolculara forma imzalatıp çıkacaktım.
 
            Biri cüzdanını düşürdü onu verdim.
            Baktım herkes koşuyor ben de koştum.
            Vurun demedim durun dedim.
            Kavga edenleri ayırmak için aşağıya indim.
            Sadece hatıra fotoğrafı çektirmek için aşağıya indim.
            Bir arkadaşıma bakıp çıkacaktım.
            Galatasaray’a kupayı vermeyin diyecektim.
            Galatasaray’ı tebrik etmek için aşağıya indim.
            Tribünde daraldım hava almak için aşağıya indim.” Ne ilginç değil mi?
 
            Mahkemeye sevk edilen 38 kişiden biri tutuklanırken 37’si serbest bırakılıyor.
Bu tür olaylara karışanlara verdikleri zararlar kendilerine ödettirilmediği sürece bu tür olayların önlenmesi zor gözüküyor.
 
            Gözaltına alınanlar içinde çok sayıda öğretmen, doktor, emlakçi, finans sektöründe çalışanlar ve üniversite öğrencileri yer alıyor. Bunlar cahil cühela takımı değil, devletin bin bir emek ve para harcayarak eğittiği kişiler. Bunlar, aynı suçtan gözaltına alınan uyuşturucu müptelası veya satıcısı, darpçı, hırsız ve kaçakçılarla aynı kefede yer alabiliyorlar.
 
            Mahkemece serbest bırakılan bir fanatiğin, “Galatasaray kupayı sahada almaya kalkmasaydı bu olaylar çıkmazdı” anlamındaki sözleri çok manidardı.
 
            Fenerbahçe Türkiye Kupasını aldığında ne gaz sıkıldı ne de coplar indi. Özlenen bir sahne yaşandı. Sporun amacı da bu değil miydi?

 

 

Gürbüz BATTAL,  Emekli Öğretmen

Yazarın Diğer Yazıları

www.gelisenbeyin.net / Gelişimin adresi...

 

 

                     Design by KARAKURT