Ravda, arapça bir kelime olup; bahçe ve cennet anlamlaryna gelir. Türkçemizde Ravza olarakta söylenmektedir. Arapçada DÂD harfi ile yazyldy?yndan asly Ravza de?il, Ravda'dyr. Zira Fatiha suresinin son ayetindeki Veladdallin gibi. Orasyda dad ile yazylmy? ve velazzallin diye okunmamaktadyr.
Ravda-i Mutahhara geni? anlamyyla, âlemlerin Efendisi Hz. Muhammed (s.a.s)'in medfün bulundu?u yer ve Mescid-i Nebi demek ise de, özel manasyyla Mescid-i Nebi'nin içinde Hz. Peygamber (s.a.s)'in kabr-i saadetleriyle minber-i ?erif arasynda kalan kysym demektir. Bu yer 10 m. geni?li?inde ve 20 m. uzunlu?unda 200 m2 lik bir sahadyr. Bu alanyn fazileti ile ilgili olarak Allah Resulu ?öyle buyurur: "Evimle minberim arasy, Cennet bahçelerinden bir bahçedir" (Tecrid-i Sarih Tercümesi, IV, 268).
Ravda-i Mutahhara ady verilen alan içinde "Ebu Lübâbe" ve "Hannâne" adynda direkler vardyr. Bu direklerin neye i?aret oldu?unu ?öyle anlatmak mümkündür: Ebu Lübâbe, Ensardan ve Evs kabilesindendir. Kureyzao?ullary sava?ynda, dü?mana, teslim olmalary halinde kendilerine verilecek cezanyn ölüm olaca?yny i?aret etmi? oldu?undan kendisini, suçluluk psikolojisi içinde Mescid-i Nebî'de bir sütuna ba?latty. Tövbesi kabul edilip Hz. Peygamber (s.a.s) tarafyndan çözülmedikçe ba?yny hiç kimseye çözdürmeyece?ine ve bir ?ey yiyip içmeyece?ine yemin etmi?ti. Yedi gün ba?ly kaldyktan sonra tövbesi kabul edilmi? ve ba?yny Resulullah (s.a.s) çözmü?tür. Ebu Lübâbe'nin kendisini ba?latty?y dire?in yerindeki sütuna hâlen "Üstüvânei Ebu Lübâbe" denilmektedir.
Üstüvâne-i Hannâne, Mescid-i Nebi'de minber yapylmadan önce Hz. Peygamber (s.a.s)'in dayanarak hutbe okudu?u hurma kütü?üdür. Daha sonra minber yapylyp Resul-u Ekrem oradan ayrylynca ve hutbeyi minberde okumaya ba?layynca bu hurma kütü?ü a?lar gibi ses çykardy. Hz. Peygamber minberden inip mübarek eli ile onu mesh ettikten sonra sesi kesilmi?ti. Bu kütü?ün bulundu?u yerdeki sütuna "Üstüvâne-i Hannâne" (A?layan sütün) ady verilmektedir (Abbas Kerrâre, Mekke - Medine Tarihi, çev. Abdullah Öz, Ystanbul 1982, s. 247-253; M. Asym Köksal, Hz. Muhammed ve Yslamiyet, Ystanbul, 1982, V, 339-343; Mahmud Esad, Tarih-i Din-i Yslâm sad. A.L.-Kazancy - O. Kazancy, Ystanbul 1983, s. 693; Hüseyin Algül, Yslâm Tarihi, Ystanbul 1986, I, 416).
Sevgili Peygamberimiz Hz.Muhammed (s.a.s.), Mekke'den Medine'ye (M.622) hicret ettiklerinde; Medine'de herkes O'nu misafir etmek istiyordu. Devesini serbest byrakty ve devenin çöktü?ü yere en yakyn evde, Hz.Eyyub El-Ensari'nin evinde misafir oldu. Devenin çöktü?ü bo? arsa alynarak bir mescid in?a edildi. Mescidin in?asy bittikten sonra, çevresine mescide biti?ik birkaç oda yapyldy ve Hz.Peygamber buraya ta?yndy. Hz.Muhammed (s.a.s.), Medine'de bu odalarda kaldy ve orada vefat etti. Mübarek vücudu da vefat etti?i odaya defnedildi. Mescid daha sonralary büyütüldü?ünden, Peygamberimizin kabri, bugün Mescid-i Nebi'nin içerisinde kalmy?tyr.
Hz.Peygamberin kabri ile, hayatta iken hutbe okudugu minberin arasyna ''RAVDA-I MUTAHHARA'' denilir. Peygamberimiz ço?u zaman namazlaryny burada kylardy. O, buranyn fazileti hakkynda ''evimle minberim arasy, cennet bahçelerinden bir bahçedir'' buyurmu?tur. (Buhari,Babu Fadlissalah Fi Mekkete vel Medineh) Bu itibarla; Mescid-i Nebi'ye gidildi?inde, namazlaryn ''Ravda-i Mutahhara'' denilen bölümde kylynmasyna, Müslümanlar büyük önem verirler. Peygamberimizin kabrine bir edep ve tevazu içinde yakla?yrlar. ?air Nabi:
Sakin terk-i edepten, Kuy-i Mahbub-i Hüdadir bu
Nazargah-i ilahidir, Makam-i Mustafa'dir bu
Yani: Edebe aykyry davrany?tan sakyn. Burasy cenab-y Hakkyn sevgili kulunun bulundugu yerdir. ALLAH'in rahmet nazary ile bakty?y, Hz.Mustafa'nyn makamydyr bu yer.'' diyerek bu hususu ne güzel ifade ediyor.
Hac ve Umre için giden Müslümanlar, Medine'ye u?rarlar. Sevgili Peygamberimizin Mübarek kabrini ziyaret eder, burada ALLAH'a dua ve niyazda bulunurlar. Cenab-y ALLAH, cümlemizi Sevgili Peygamberimizin ?efaatine nail eylesin. (Âmîn)
|