gelisenbeyin.net Ana Sayfa
Forum Anasayfası Forum Anasayfası > Eğitim Dünyası > Ödevler
  Yeni Mesajlar Yeni Mesajlar
  SSS SSS  Forumu Ara   Kayıt Ol Kayıt Ol  Giriş Giriş

Atatürkün Eğitime Verdiği Önem

 Yanıt Yaz Yanıt Yaz
Yazar
  Konu Arama Konu Arama  Konu Seçenekleri Konu Seçenekleri
ferdi Açılır Kutu Gör
Süper Üye
Süper Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 25-Ocak-2007
Konum: Ankara
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 220
  Alıntı ferdi Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Konu: Atatürkün Eğitime Verdiği Önem
    Gönderim Zamanı: 08-Şubat-2011 Saat 20:28
Atatürkün Eğitime Verdiği Önem

Atatürk, eğitim ve Öğretim işlerini, her şeyin üs¬tünde tutmuş ve Milli Eğitim Bakanı olmak istediğini söylemek gereğini duymuştur. Atatürk’e göre, Os¬manlı Devletinin çöküşünde en önemli neden, millî eğitim eksikliği idi. Bu nedenle yeni devlet, eğitime önem vermeliydi. Eğitimin, millet hayatındaki önemini Atatürk, şöyle belirtiyordu: “Eğitimdir ki, bir milleti ya Özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum olarak yaşatır ya da milleti esarete ve sefalete sürükler.” Mustafa Kemal, eğitim alanında ulusumuzun çağ atlamasını, atılım yapmasını gerçekleştiren büyük bir insandır. Mustafa Kemal’in eğitim konusuna verdiği önem ve bu konuda ileri sürdüğü görüşler göz önünde bulundurulduğu zaman, bu konuya adeta bir eğitim uzmanı gibi eğildiği, bu konunun tğm yönleriyle çok yakından ilgilendiği, arkadaşlarına Millî Eğitimin önemini anlatabilmek için her fırsatı çok iyi değerlendirdiği, Millî Eğitimde gözönüne alınması gerekli amaç ve ilkeleri açıkladığı görülebilir. Mustafa Kemal eğitim alanındaki çağdaşlaşmanın önderidir.
Mustafa Kemal’e göre, Türk Millî Mücadelesi, sadece askerî anlamda, düşmanı vatan topraklarından kovmayı hedefleyen bir hareket değildi. Askerî alanda elde edilecek zafer, ulusal kurtuluşun ilk şartıydı. Ancak bu zaferden sonra yapılacak bütün işler, bağımsızlık mücadelesi kadar önem arz ediyordu. Savaş devam ederken bile, Mustafa Kemal Atatürk, savaş sonrasında yapılacak işlere hazırlanıyor, bu arada Millî Eğitim konusunda da düşünüyordu.

Kurtuluş Savaşının en zor günlerinde, düşman ordularının kesin sonuca ulaşmak hedefiyle baskılarını arttırdıkları, Türk ordusunun Sakarya’ya kadar çekilmesine sebep olan Kütahya-Eskişehir savaşımım tehlikeli şekilde geliştiği zamanlarda bile 16 Temmuz 1921 tarihinde, Ankara’da “Millî Eğitim Kongresi” (Maarif Kongresi) toplanmıştır. Mustafa Kemal, cephedeki ağır şartlara rağmen, bu Kongrenin ileri bir tarihe atılmasını kabul etmemiş ve bu kongrenin ilk konuşmasını bizzat kendisi yapmıştır.

Kongrenin bu konuşmasında, -süren savaşa ve tüm maddî imkânların yetersiz olmasına rağmen- “millî” ve “çağdaş” bir eğitimin başlamasını, yapılacak eylemlerin güzel bir programla yapılmasını istemiştir.
Bu konuşmasında:
“Yüzyıllarca süren derin idarî ihmallerin devlet bünyesinde açtığı yaraları iyileştirme yolunda harcanacak çabaların en büyüğünü, hiç şüphesiz, irfan (bilgi ve kültür) yolunda kullanmalıyız.” diyen Atatürk, acı bir gerçeğe parmak basar:
“Şimdiye kadar izlenen öğretim ve eğitim yöntemlerinin, milletimizin gerileme tarihinde, en önemli etken olduğu kanısındayım.”
Ayrıntıları eğitim uzmanlarına bırakmak istediğini belirterek, bazı genel ilkelere değinen Atatürk, eski devrin hurafelerinden, boş inançlarından, Doğudan ve Batıdan gelebilecek zararlı etkilerden uzak, millî karakterimize ve tarihimize uygun bir kültüre muhtaç olduğumuzu vurgular. “Gelecekteki kurtuluşumuzun büyük önderleri” olarak selâmladığı öğretmenlere duyduğu derin saygıyı dile getirir. Çevresine inanç aşılar:
“Silahıyla olduğu gibi, dimağıyla da mücadele zorunda olan milletimizin, birincisinde gösterdiği kudreti ikincisinde de göstereceğine asla şüphem yoktur” demiştir.

Mustafa Kemal’in, seneler sonra, “Cumhurbaşkanı olmasaydınız, ne olmayı arzu ederdiniz?” sorusuna, “Millî Eğitim Bakanlığı yaparak eğitim davasına hizmet etmek isterdim.” şeklinde cevap vermesi dahi, eğitimi ulus hayatında ne kadar önemli bir faktör olarak algıladığının işaretidir.

I. Dünya Savaşının galibi olan İtilaf devletlerinin piyonu olarak topraklarımıza saldıran Yunanlara karşı elde ettiği zaferle, Mustafa Kemal Paşa, sadece Türklüğün değil, tüm islâm dünyasının, bütün ezilen ulusların kahramanı ve önderi olmuştu. Ancak, Mustafa Kemal, bir an bile zafer sarhoşluğuna düşmedi. Çok iyi biliyordu ki -eğitim, kültür ve iktisat zaferleri ile tamamlanmazsa- askeri başarı yalnız başına ulusal kurtuluşu sağlamaya yeterli olmayacaktır. Düşman ordularının İzmir’de denize dökülüşünden bir buçuk ay sonra, Bursa’da, Mustafa Kemal’i ziyarete gelen İstanbul’da görev yapan öğretmenlere söylediği şu sözler, Mustafa Kemal’in, eğitim konusunda ne kadar titiz ve kararlı olduğunu gösterir:

“Bizim bugün ulaştığımız nokta gerçek kurtuluş noktası değildir. Kurtuluş halktaki hastalığı ortaya çıkarmak ve tedavi etmekle elde edilir. Hastalığın tedavisi bilim ve fenin gösterdiği yolla olursa hastalık tedavi edilmiş demektir. Yoksa hastalık müzminleşir ve tedavisi imkansız bir hal alır.”

Orduların yönetiminde nasıl ki bilim ve fen rehber alınarak zafere ulaşılmış ise, “ulusumuzu yetiştirmek için kaynaklık eden okullarımızın ve üniversitelerimizin kuruluşunda da” bilim ve fenin rehber olacağını anlatan Mustafa Kemal, her fırsatta öğretmenlere şunları diyordu:

“Ordularımızın elde ettiği zafer, sizlerin ve sizlerin ordusunun zaferi için sadece zemin oluşturdu… Asıl zaferi siz kazanacak, siz devam ettireceksiniz ve mutlaka başarıya ulaşacaksınız”.

Gelişime dair ne varsa...
Yukarı Dön
 Yanıt Yaz Yanıt Yaz

Forum Atla Forum İzinleri Açılır Kutu Gör

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums® version 9.50 [Free Express Edition]
Copyright ©2001-2008 Web Wiz