gelisenbeyin.net Ana Sayfa
Forum Anasayfası Forum Anasayfası > ..::Her Telden::.. > İslam ve Kur'an
  Yeni Mesajlar Yeni Mesajlar
  SSS SSS  Forumu Ara   Kayıt Ol Kayıt Ol  Giriş Giriş

Ramazan Ayı Bilgileri

 Yanıt Yaz Yanıt Yaz
Yazar
  Konu Arama Konu Arama  Konu Seçenekleri Konu Seçenekleri
gelisenbeyin Açılır Kutu Gör
Yönetici
Yönetici
Simge
gelişime dair ne varsa.. Yahya KARAKURT

Kayıt Tarihi: 01-Ocak-2006
Konum: Istanbul
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 4737
  Alıntı gelisenbeyin Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Konu: Ramazan Ayı Bilgileri
    Gönderim Zamanı: 29-Ağustos-2008 Saat 19:33
RAMAZAN AYI
Ramazan'ın ilk günü ile birlikte nur ve feyiz dolu bir mevsimi yaşamaya başlarız. Kâinat şenlenir, dünya Cennetten süzülen nurânî bir hava ile dolup taşar.. Ulvi âlemlerin masum ve mübarek sakinleri öbek öbek mü'minlerin çevresini sarar. Rahmet ülkesinden müjdeler, kâinatın Rabbinden selâmlar ve mağfiret ümitleri getirir, Ramazan ayı...
Mukaddes kelâmın nazil oluşunun yıldönümünü mü'minlerle birlikte cinler, melekler; ağacı, çiçeği, böceği, kurdu, kuşu, denizi ve deryasıyla yaşlı dünyamız da kutlar. Görünen ve görünmeyen âlemlerde tam manâsıyla bir bayram havası yaşanır.

Bu ayın Cenâb-ı Hak katında müstesna bir yeri vardır. Yüce Rabbimiz kendisine muhatap olarak seçtiği kullarına sonsuz rahmetinin en geniş tecellilerini bu aya tahsis eder. Başta Kur'ân-ı Kerim olmak üzere! Tevrat, Zebur ve İncil gibi diğer semavî kitapların da bu ayda indirilmiş olması, bu günlerin kıymet ve kudsiyetini artıran diğer bir husustur.

Mü'minlere İlâhî bir ihsan olarak bu günleri birer güzel fırsat bilerek değerlendirme, Rablerine olan kulluk derecelerini gösterme, Ona muhatap olabilme gayreti içine girerek tam bir ihlâs ve şuurla ibadet ve taate koşarlar.

Bu gayretin neticesi elbette karşılıksız kalmayacaktır. Oruç tutup, Ramazan ayını bir kulluk şuuru içinde geçirenler tatlı bir ânı yaşadıkları, huzura erdikleri gibi pekçok nimete de mazhar olurlar.

Ubâde bin Samit anlatıyor:
Ramazan ayının başladığı bir günde Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam şöyle buyurdu:

"İşte bereket ayı olan Ramazan geldi. Artık Allah'ın rahmeti sizi kuşatır. O ay, yeryüzüne bol bol rahmet iner. Günahlar affedilir. Dualar kabul olunur. Allah sizin iyilik ve ibadette yarışmanıza bakar da, bununla meleklerine karşı iftihar eder. Öyle ise kulluğunuzla kendinizi Allah'a sevdirin. Asıl bedbaht olan da, bu ayda Allah'ın rahmetinden nasibini alamayandır."(1)

Ramazan her yönüyle bir ibadet mevsimidir. Her mü'min namazı, orucu, iyilikleri hizmetleri ve duâsıyla bu rahmet ve bereketten nasibini almaya çalışır. Bilerek veya bilmeyerek yapmış olduğu günahları için Allah'tan af diler. Rabbine niyazda bulunur.

Cenâb-ı Hak da kulunun bu samimi dua ve niyazını karşılıksız bırakmaz, günahlarını affeder, rahmetine garkeder.

Ramazan ayının kudsiyet ve bereketini bildiren şu hadis-i şerifi birlikte okuyalım. Peygamber Efendimiz geniş anlamda bu hususu dikkatimize vermektedir.

Selmân-ı Fârisî (r.a.) anlatıyor:
Resul-i Ekrem Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam Şaban ayının son günlerinde bize irad ettiği bir hutbede şöyle buyurdu:

"Ey insanlar büyük ve mübarek bir ay yaklaştı, gölgesi başınızın üstüne düştü. Bu öyle bir aydır ki, içinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi vardır. Allah o mübarek ayın gündüzlerinde orucu farz, gecelerinde nafile namazı meşru kıldı. Bu ayda küçük büyük bir hayır yapan insan, başka aylarda bir farz eda etmiş gibi sevap alır.
Bu ayda bir farzı yapmak, başka aylarda yetmiş farz yerine geçer.
Bu ay Allah için açlık ve susuzluğun, taat ve ibadetin meşakkatlerine sabır ve tahammül ayıdır. Sabrın karşılığı da Cennettir.
Bu ay yardımlaşma ayıdır.
Bu ay mü'minlerin rızkını arttıracak aydır.
Bu ayda her kim oruçlu bir mü'mine iftar edecek bir şey verirse, yaptığı bu iş günahlarının bağışlanmasına ve Cehennemden kurtulmasına sebep olur. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmeden onun kadar sevaba kavuşur."

Ashâb-ı Kiramdan bazıları, "Ya Resulallah, hepimiz oruçluya iftar edecek bir şey bulup verecek durumda değiliz" dediler.
Bunun üzerine Resul-i Ekrem Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam, "Allah bu sevabı bir tek hurma ile, bir içim su ile, bir yudum süt ile oruçlu mü'mine iftar ettirene de verir" buyurdular ve hutbelerine şöyle devam ettiler:

"Bu ayın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da Cehennemden kurtuluştur.
Bu ayda kim kölesinin (işçi ve hizmetçisinin) işini hafifletirse, Allah da onu affeder ve Cehennemden uzak tutar.
Bunun için bu ayda şu söyleyeceğim dört hasleti fazlasıyla bulundurmaya çalışınız. Bu dört hasletten ikisi ile Rabbinizi razı edersiniz, diğer ikisinden ise hiçbir zaman ayrı kalamazsınız.

Rabbinizin rızasına sebep olan hasletlerin birisi, kelime-i şehadete devam etmeniz, diğeri de Allah'tan mağfiret dilemenizdir.
Vazgeçemeyeceğiniz iki hasletin biri Allah'tan Cenneti istemek, diğeri de Cehennemden Allah'a sığınmaktır.
Her kim oruçluya bir yudum su verirse, Allah da ona benim mahşerdeki havuzumdan öyle bir su içirecektir ki, Cennete girinceye kadar bir daha susuzluk çekmeyecektir.(Alıntıdır)
(Ramazan Ayı inşallah tüm müslümanlara hayırlara vesile olur.)

Gelişimin adresi...
Yukarı Dön
ramazan Açılır Kutu Gör
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 21-Ocak-2007
Konum: İstanbul
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 117
  Alıntı ramazan Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 31-Ağustos-2008 Saat 23:53
HOSGELDIN RAMAZAN

Bir yüce Rahmet mekânı Ramazan ayı evet efendim...

Kur'an'ın inzal edildiği(indirildiği) bu ayın şerefine açılan rahmet kapıları öyledir ki; tüm nâkıslıkları(eksiklikleri) ,çirkinlikleri ve yanlışlıkları yok eder...

Açılır ki mânâ perdesi Ramazanda...Seyredip müşahade edebilenlere ne mutlu...

Dünya platformunda,dünya hengâmesinde,dünyevî kaygılara düşen insan kendisini bir adım geri çeker...el çeker...göz kapatır tüm bu karmaşaya...Aslında bunun sebebi Ramazanı daha iyi idrak edebilmektir elbetteki...

işte efendim,bu el etek çekiş için akıl ve mantık biraz yavaş kalır...nefse fren yaptırmak zor gelebilir zaman zaman...

tam da bu noktada Gönül devreye giriyor...

Yani aslında bedenen tuttuğumuz oructan öte gönlümüzün sahiplendiği oruc daha ehemmiyetli ve elzem zannedersem..

gönül orucu nasıl diyeceksiniz tabii

Ramazanın manevî potansiyelinden gönlümüz de nasîbdâr olmak arzusundadır...o Rahmetten gönlün de kısmetine düşecek birşeyler olmalıdır değil mi?

Gönlümüze tutturduğumuz oruçta; kin,ihtiras,kibir,ucb(kendini büyük görmek) gibi duygulara ambargo uygulamalıyız...

Hannâs 'ın verdiği vesveseleri gönlümüzde filizlendirmeyelim...

Bir de infak konusu var elbette...
aynı havayı teenffüs ettiğimiz aynı caddelerde aynı kaldırımlara ayak bastığımız ihtiyaç içinde olduklarını gördüğümüz insanlara onları rencide etmeden,etraf duymadan,görmeden...kendimizden bile utana sıkıla gizlice..ama gizlice...vermek...verebilene ah ne mutlu!

İnfakta tutucu olmak orucun bizden uzaklaşmasıdır efendim...tuttuğumuz oruç sadece bedenen açlıktan öteye gidemez bu durumda zannımca...

Velhâsılı mütevazi bir yaşamı hangi haller bozuyorsa işte orucu da onlar bozuyordur...

insan bir ömürde kaç Ramazanda bulur ki kendini?

aldığımız nefesleri,gözlerimizin gördüğü renkleri,tattığımız lezzetlerin adedini ve yutkunduğumuz her yudum suyu düşünürsek ne kadardır ki yaşamımıza dokunan Ramazan sayısı?

en uzun ömür biçtiğimiz insanlar bile 100 Ramazan gördü desek bunların 90 tanesini ya anımsar ya anımsamaz...

sayılı Ramazanımız var..bu mantıkla sımsıkı sarılalım..yaşamaya gayret edelim...

bedenen tuttuğumuz oruçlarımıza gönlümüzce de tuttuğumuz orucu katarsak Ramazan işte o dem Ramazanlaşır...

Rabbim Ramazanı iliklerimize kadar yaşamayı nasîb etsin.

Rabim baris huzur ve güzeliklerle dolu bir Ramazan ayi cümlemize nasip etsin.

Ramazan ayinin tüm insanliga hayirlara vesile olmasini diliyorum.

<marquee>Her Paylaşım Bir Teşekkürü Hak Eder..</marquee>
Yukarı Dön
gelisenbeyin Açılır Kutu Gör
Yönetici
Yönetici
Simge
gelişime dair ne varsa.. Yahya KARAKURT

Kayıt Tarihi: 01-Ocak-2006
Konum: Istanbul
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 4737
  Alıntı gelisenbeyin Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 01-Eylül-2008 Saat 17:36
İftar duası
Allâhumme leke sumtu ve bike âmentu ve aleyke tevekkeltu ve alâ rızkıke eftartu veli savmi ğadin neveytu fağfir limâ kaddemtu vemâ ahhertu."

("Allah'ım! Senin için oruç tuttum, sana inandım, sana dayandım, Senin verdiğin rızıkla orucumu açtım. Yarının orucuna da niyet ettim, benim geçmiş ve gelecek günahlarımı bağışla.")
Amin....

Bütün islam aleminin ramazanını kutlar cenabı Allahtan hayırlara vesile olmasını niyaz ederim.

Gelişimin adresi...
Yukarı Dön
ramazan Açılır Kutu Gör
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 21-Ocak-2007
Konum: İstanbul
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 117
  Alıntı ramazan Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 09-Eylül-2008 Saat 00:01
Ramazan Ayı Faziletleri



Peygamber efendimiz (s.a.v.), Ramazan-ı şerifin fazileti hakkında buyuruyor ki:

(Ramazan ayı mübarek bir aydır. Allahü teâlâ, size Ramazan orucunu farz kıldı. O ayda rahmet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır. O ayda bir gece vardır ki, bin aydan daha kıymetlidir. O gecenin [Kadir gecesinin] hayrından mahrum kalan, her hayırdan mahrum kalmış sayılır.) [Nesai]

(Ramazan ayı gelince, “Hayır ehli, hayra koş, şer ehli, kötülüklerden el çek” denir.) [Nesai]

(Ramazan bereket ayıdır. Allah bu ayda, günahları bağışlar, duaları kabul eder.) [Taberani]

(Ramazan gelince, Allahü teâlâ meleklere, müminlere istiğfar etmelerini emreder.) [Deylemi]

(Farz namaz, sonraki namaza kadar; Cuma, sonraki Cumaya kadar; Ramazan ayı, sonraki Ramazana kadar olan günahlara kefaret olur.) [Taberani]

(Peş peşe üç gün oruç tutabilenin, Ramazan orucunu tutması gerekir.) [Ebu Nuaym]

(Bu aya Ramazan denmesinin sebebi, günahları yakıp erittiği içindir.) [İ.Mansur]

(Ramazanın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise, Cehennemden kurtuluştur.) [İ.Ebiddünya]

(İslam, kelime-i şahadet getirmek, namaz kılmak, zekat vermek, Ramazan orucunu tutmak ve haccetmektir.) [Müslim]

(Allahü teâlânın, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiç kimsenin hayaline bile gelmeyen nimet dolu sofrası, ancak oruçlular içindir.) [Taberani]

İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:

Mübarek Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nafile namaz, zikir, sadaka ve bütün nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu ayda bir oruçluya iftar verenin günahları affolur. Cehennemden azat olur. O oruçlunun sevabı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. O oruçlunun sevabı hiç azalmaz.

Bu ayda, emri altında bulunanların, işlerini hafifleten, onların ibadet etmelerine kolaylık gösteren âmirler de affolur, Cehennemden azat olur. Ramazan-ı şerif ayında, Resulullah, esirleri azat eder, her istenilen şeyi verirdi. Bu ayda ibadet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene bu işleri yapmak nasip olur.

Bu aya saygısızlık edenin, günah işleyenin bütün senesi, günah işlemekle geçer.

Bu ayı fırsat bilmeli, elden geldiği kadar ibadet etmelidir. Allahü teâlânın razı olduğu işleri yapmalıdır. Bu ayı, ahireti kazanmak için fırsat bilmelidir.

Kur’an-ı kerim Ramazanda indi. Kadir gecesi bu aydadır. Ramazan-ı şerifte iftarı erken yapmak, sahuru geç yapmak sünnettir. Resulullah bu iki sünneti yapmaya çok önem verirdi.

İftarda acele etmek ve sahuru geciktirmek, belki insanın aczini, yiyip içmeye ve dolayısıyla her şeye muhtaç olduğunu göstermektedir. İbadet etmek de zaten bu demektir.

Hurma ile iftar etmek sünnettir. İftar edince, (Zehebez-zama’ vebtellet-il uruk ve sebet-el-ecr inşaallahü teâlâ) duasını okumak, teravih kılmak ve hatim okumak önemli sünnettir.

Bu ayda, her gece, Cehenneme girmesi gereken, binlerce Müslüman affolur, azat olur.

Bu ayda, Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır. Şeytanlar, zincirlere bağlanır. Rahmet kapıları açılır. Allahü teâlâ, bu mübarek ayda Onun şanına yakışacak, kulluk yapmayı ve Rabbimizin razı olduğu, beğendiği yolda bulunmayı, hepimize nasip eylesin!

Açıktan oruç yiyen, bu aya hürmet etmemiş olur. Namaz kılmayanın da, oruç tutması ve haramlardan kaçınması gerekir. Bunların orucu kabul olur ve imanları olduğu anlaşılır.

Ramazanda oruç tutmak hakkındaki hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:

(Ramazan orucu farz, teravih namazı ise sünnettir. Bu ayda oruç tutup, gecelerini de ibadetle geçirenin günahları affolur.) [Nesai]

(Ramazan orucunu farz bilip, sevap bekleyerek oruç tutanın günahları affolur.) [Buhari]

(Ramazan orucunu tutup ölen mümin, Cennete girer.) [Deylemi]

(Ramazan bereket ayıdır. Allah bu ayda, günahları bağışlar, duaları kabul eder. Bu ayın hakkını gözetin! Ancak Cehenneme gidecek olan, bu ayda rahmetten mahrum kalır.) [Taberani]

(Ramazan ayında ailenizin nafakasını geniş tutun! Bu ayda yapılan harcama, Allah yolunda yapılan harcama gibi sevaptır.) [İbni Ebiddünya]

(Oruçlunun susması tesbih, uykusu ibadet, duası makbul, ameli de çok sevaptır.) [Deylemi]

(Oruçlu iken çirkin konuşmayın! Birisi size sataşırsa, “Ben oruçluyum” deyin!) [Buhari]

Ramazan-ı şerifte, oruç tutmak çok sevaptır. Özürsüz oruç tutmamak büyük günahtır. Hadis-i şerifte, (Özürsüz, Ramazanda bir gün oruç tutmayan, bunun yerine bütün yıl boyu oruç tutsa, Ramazandaki o bir günkü sevaba kavuşamaz) buyuruldu. (Tirmizi)

Ama dini bir mazeret varsa oruç tutmamak günah olmaz.

<marquee>Her Paylaşım Bir Teşekkürü Hak Eder..</marquee>
Yukarı Dön
ramazan Açılır Kutu Gör
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 21-Ocak-2007
Konum: İstanbul
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 117
  Alıntı ramazan Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 09-Eylül-2008 Saat 00:02
Ramazan hatırlatması: Yardımlaşma ve dayanışma



Kâinata baktığımızda atomlardan yıldızlara, hayvanlardan bitkilere kadar tüm varlıkların arasında bir yardımlaşma olduğunu görüyoruz. Bu yardımlaşmanın neticesi olarak da, her varlık görevini kolaylıkla ve eksiksiz yerine getiriyor. Hiçbiri birine mâni olmuyor. Onlar arasında bir hâsetlik, kıskançlık olmadığı için aralarında bir çatışma da görülmüyor. Bu yardımlaşma ve dayanışma örneğini biz insanlar da hayatımızda uygulasak eminim ki işlerimizde kısa sürede başarı ve kazanç elde edeceğiz. Konuyu kısa bir hikâye ile biraz açmak istiyorum.

Senelerdir “En İyi Buğday Yarışması”na katılan ve her yıl birinci olan bir çiftçinin o yıl da birinci olması herkesi şaşırtmıştır. Yarışmayı izleyen gazeteciler çiftçiden bu başarısının sırrını öğrenmek isterler. Çiftçi bu sırrın, kendi buğday tohumlarını komşularıyla paylaşmasında yattığını söyler. Gazeteciler bu cevaba çok şaşırırlar: “Onlar sizin rakibiniz olarak yarışmaya katılıyorlar. Buna rağmen ne diye tohumlarınızı onlarla paylaşıyorsunuz?” diye sorarlar. Çiftçi: “Neden olmasın? Bilmiyor musunuz, rüzgâr olgunlaşmakta olan buğdaydan poleni alır ve tarladan tarlaya taşır. Bu bakımdan komşularımın kötü buğday yetiştirmeleri demek, benim ürünümün de iyi olmaması demektir. En iyi buğdayı yetiştirmek için, komşularımın da iyi buğdaylar yetiştirmesine yardımcı olmam gerekiyor.”

Yardım etmenin, paylaşmanın insana bir şey kaybettirmediği gibi, ona muhakkak fazlasıyla geri döneceğini biliriz ve bu bilgiyi tecrübelerle yaşamışızdır. Ancak bazı insanlar aksini düşünür, başkasına yardım etmek o insanlara göre bir kayıptır. Ya da boşa harcanan zamandır.
Yardım etmek veya paylaşmak deyince-bu maddî anlamda da olabilir, bilgi paylaşımı anlamında da-birbirimize bir şeyler öğretmek, güzel davranışlara yönlendirmek, ahlâkını düzeltmek de bir yardımlaşmadır. Tanıdığımız ya da tanımadığımız insanlara duâ etmek de bir yardımdır. Yani hepimiz her an birbirimize yardım edebiliriz ve etmeliyiz ki Allah da bize yardım etsin. Bir iken, yardımlaşmamız neticesinde bin dil olalım ki, duâlarımızın kuvvet ve kabul derecesi artsın.
Kur’ân-ı Kerimde ve hadislerde de yardımlaşmanın önemi üzerinde ısrarla durulmuş ve insanlar yardımlaşmaya teşvik edilmiştir. Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifinde şöyle buyurur: “Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu zalimlerin eline teslim etmez. Kim kardeşinin ihtiyacını karşılarsa Allah da onun ihtiyacını karşılar. Kim bir Müslümanın sıkıntısını giderirse Allah da buna karşılık kıyamet gününün sıkıntılarından birini ondan giderir. Kim bir Müslümanın ayıbını örterse Allah da kıyamet günü onun ayıbını örter.” Maide Sûresi’ndeki âyette de: “Helâlde ve hayırda yardımlaşın, haramda ve günahta yardımlaşmayın” buyrulmuştur.

Bir yardımlaşma ve bereket, rahmet ayı olan Ramazan’ı idrak ettiğimiz şu günlerde; insan olarak birbirimize maddî-manevî yardım etmenin şuurunu taşımalıyız. Öncelikle ailemizden, akraba ve komşularımızdan başlayarak bu güzel davranışı dalga dalga yaymalıyız. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” hadis-i şerifini özümsemeli ve yaşamalıyız.
Bu ayda yerine getirdiğimiz oruç ibadeti ile, teravih, fitre ve zekât ile kulluk vazifemizi yaparken yardımlaşmanın da zirveye ulaştığı günleri yaşıyoruz. Kazandığımız sevaplar da, bir iken bin, bazen yedi bin, bazen daha fazla yazılıyor. Yardımlaşmanın ve paylaşmanın dünyada görülen neticesi de hanelerimizde bereket olarak tezahür ediyor. Ayrıca başımıza gelmesi muhtemel kaza ve belâları def ediyor.

Kâinatın uyum ve denge içinde olması varlıkların aralarındaki yardım ve dayanışmaya bağlıysa; biz insanlar da birbirimize yardım ederek ekonomik ve sosyal dengeyi sağlayabiliriz. Hem mânen huzurlu, mutlu oluruz, hem de aramızdaki sevgi bağı güçlenir.
Yukarı Dön
ramazan Açılır Kutu Gör
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 21-Ocak-2007
Konum: İstanbul
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 117
  Alıntı ramazan Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 09-Eylül-2008 Saat 00:03
ORUC VE SAGLIK

On bir ayin sultani ramazan ayi geldi. Ibadetler,oruclarla Allaha daha da yaklasilacak bu mubarek ayda.

Elbette oruc tutarken dikat edilecek seyler var. Orucun madi manevi faydalari sayilmiyacak kadar cok.

Agir hastalar ve belirli araliklarla ilac almasi gerekenler haricinde herkes oruc tutmalidir.

Orucu daha hafif seylerle acmak maden ve manen daha sagliklidir. Bütün gün ac kalmis bir mideyi aniden ve cok fazla doldurmak ona asiri bir yük olabilir.

Sahurde imsak vaktine yakin yapmali ve doyurucu, tok tutucu yiyecekler tercih edilmelidir. Özelikle de ramazan vesile edilerek alkol, sigara ve benzeri kötü aliskanliklar birakilmalidir.

Acikmadan yemege oturmak, doymadan kalkmak, yiyecekleri cok iyi cigniyerek yemek, yiyeceklerin temizligine dikat etmek, yemekten önce ve sonra eleri yikamak, yanmis yiyecekleri yememek gibi kuralari peygenberimizinde tavsiye etigi, pek cogumuzun da bildigi ama malesef pek uygulamadigimiz sünetlei aliskanlik haline getirelim.

<marquee>Her Paylaşım Bir Teşekkürü Hak Eder..</marquee>
Yukarı Dön
gelisenbeyin Açılır Kutu Gör
Yönetici
Yönetici
Simge
gelişime dair ne varsa.. Yahya KARAKURT

Kayıt Tarihi: 01-Ocak-2006
Konum: Istanbul
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 4737
  Alıntı gelisenbeyin Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 09-Temmuz-2013 Saat 15:49
Teravih Namazı

Teravih namazı yirmi rek'attır. Erkekler ve kadınlar için sünnet-i müekkededir. Ramazan ayında kılınır. Hastalık veya yolculuk sebebiyle oruç tutamayan kimselerin de teravih namazını kılmaları sünnettir. Teravih namazının câmide cemaatle kılınması sünnettir ve sevabı çoktur. Evde de tek başına veya cemaatle kılınabilir. Ancak câmide kılmak daha faziletlidir. Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur:

"Faziletine inanarak ve mükâfatını umarak Allah rızası için Ramazan gecelerini ibadetle geçiren (teravih namazını kılan) kimsenin geçmiş günahları bağışlanır." (47)

Teravih Namazının Kılınışı:

Teravih namazı yatsı namazından sonra kılınır. Yatsıdan önce kılınması caiz değildir. Vitir namazı Ramazan ayında teravihten sonra kılınır. Teravihden önce de kılınabilir.

Yirmi rek'at olan teravih namazı her iki rek'atın sonunda selâm verilerek kılındığı gibi, dört rek'atta bir selâm verilerek de kılınır. Her iki durumda da namaza devam edilir ve yirmi rek'at tamamlanır.

İki Rek'atta Bir Selâm Verilerek Teravihin Cemaatle Kılınışı:

Yatsı namazının farzı ve son sünneti kılındıktan sonra teravih namazına başlanır.

Namaz kıldıracak imam: "Niyet ettim Allah rızası için teravih namazını kılmaya, bana uyanlara imam oldum" diye niyet ederek iftitah tekbirini alıp ellerini bağlar.

İmam'ın arkasında kılan cemaat da "Niyet ettim Allah rızası için teravih namazını kılmaya, uydum imama" diyerek niyet eder ve imamın tekbirinden sonra "Allahü Ekber" diyerek tekbir alır ve ellerini bağlar.

Bundan sonra imam ve cemaat gizlice "Sübhâneke"yi okur. Sübhaneke'nin okunması bitince, (Cemaat ayakta başka bir şey okumaz) imam gizlice Eûzü-Besmele, açıktan fatiha ve bir sûre okur. Cemaatle birlikte rükû ve secdeleri yaptıktan sonra ikinci rek'ata kalkılır.

Burada yine imam gizlice Besmele, açıktan da fatiha ve bir sûre okuyup cemaatle birlikte rükû ve secdeleri yaparak oturulur.

Bu oturuşta imam ve cemaat "Ettehiyyatü, Allâhümme salli, Allâhümme bârik ile Rabbenâ âtina..." duasını okuyarak selâm verirler. Böylece iki rek'at kılınmış olur.

Ayağa kalkılarak tarif ettiğimiz şekilde ikişer rek'at kılınmaya devam edilerek yirmi rek'at tamamlanır. Bundan sonra üç rek'atlı vitir namazı da cemaatle kılınır.

İki Rek'atte Bir Selâm Verilerek Teravihin Tek Başına Kılınışı:

"Niyet ettim Allah rızası için teravih namazını kılmaya" diyerek niyet edilir ve aynen sabah namazının iki rek'at sünneti gibi kılınır.

Yirmi rek'at tamamlanıncaya kadar ikişer rek'at kılmaya devam edilir, teravih bitince de vitir namazı kılınır.

Dört Rek'atta Bir Selâm Verilerek Teravihin Cemaatle Kılınışı:

Namazı kıldıracak imam ve cemaat yukarıda tarif ettiğimiz gibi niyet ederek iftitah tekbirini alır ve ellerini bağlar. İmam ve cemaat gizlice Sübhaneke'yi okuduktan sonra (Cemaat başka birşey okumaz) imam gizlice Eûzü-Besmele, açıktan fatiha ve bir sûre okuyup rükû ve secdeleri yaparak ikinci rek'ata kalkılır.

Burada imam gizlice Besmele'yi, açıktan fatiha ve bir sûre okuyup rükû ve secdeleri yapar ve otururlar. İkinci rek'atın sonundaki bu ilk oturuşta imam ve cemaat "Ettehiyyatü, Allâhümme salli ve Allâhümme barik" okur ve üçüncü rek'ata kalkarlar.

Üçüncü rek'atın başında hem imam, hem de cemaat gizilce Sübhaneke'yi okur. Sonra imam gizlice Eûzü-Besmele, açıktan fatiha ve bir sure okur. Sonra rükû ve secdeleri yaparak dördüncü rek'ata kalkarlar.

İmam gizlice Besmele'yi, açıktan da fatiha ve bir sure okuyarak yine rükû ve secdeler yapılıp oturulur.

Bu oturuşta da imam ve cemaat "Ettehiyyatü, Allâhüme salli, Allâhümme barik, Rabbenâ âtina...." okuduktan sonra selâm verirler. Böylece teravih namazının ilk dört rek'atı kılınmış olur.

Bundan sonra ayağa kalkılarak tıpkı tarif ettiğimiz gibi dörder rek'at kılınmaya devam edilerek yirmi rek'at tamamlanır.

Sonra da cemaatle vitir namazı kılınır.

Dört Rek'atta Bir Selâm Verilerek Teravihin Tek Başına Kılınışı:

"Niyet ettim Allah rızası için teravih namazını kılmaya" diye niyet edilir ve aynen ikindi namazının sünneti gibi kılınır. Aradaki fark sadece niyetin değişik olmasıdır. Böylece dörder rek'at kılınarak yirmi rek'at tamamlanır. Bunun peşinden de vitir namazı kılınır.

Gelişimin adresi...
Yukarı Dön
 Yanıt Yaz Yanıt Yaz

Forum Atla Forum İzinleri Açılır Kutu Gör

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums® version 9.50 [Free Express Edition]
Copyright ©2001-2008 Web Wiz