gelisenbeyin.net Ana Sayfa
Forum Anasayfası Forum Anasayfası > Eğitim Dünyası > Sağlık Köşesi
  Yeni Mesajlar Yeni Mesajlar
  SSS SSS  Forumu Ara   Kayıt Ol Kayıt Ol  Giriş Giriş

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO)

 Yanıt Yaz Yanıt Yaz
Yazar
  Konu Arama Konu Arama  Konu Seçenekleri Konu Seçenekleri
By_Beyin Açılır Kutu Gör
Moderatör
Moderatör
Simge

Kayıt Tarihi: 08-Ocak-2007
Konum: İstanbul
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 388
  Alıntı By_Beyin Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Konu: Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO)
    Gönderim Zamanı: 10-Kasım-2009 Saat 00:04
Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) konusu tartışılıyor. Karşıtları, taraftarları var. Milliyet, bu konuda iki uzman isme söz verdi. GDO karşıtı Prof. Dr. Tayfun Özkaya ile savunucusu Prof. Dr. Selim Çetiner, Milliyet’in sorularını yanıtladı

1- GDO’lu ürünler niçin üretiliyor?
2- İnsan ve hayvan sağlığına zararı ya da zararsızlığı konusunda somut bilgiler, bulgular var mıdır?
3- Bitki sağlığına etkileri bakımından bilimsel bulgular, bilgiler var mıdır?
4- Karşı veya taraf olanların gerekçesi nedir?
5- Hibrit ürünle, GDO’lu ürün arasındaki fark nedir?
6- Türkiye’de çıkarılan yönetmelik ne getirecek?
7- Yönetmelik binde 9 sınırı getiriyor. Bu ne demektir? Bir bisküvinin ağırlığının ya da çikolatanın binde 9’u mu demektir?
8- GDO’lu ürün üreten ve para kazanan ülkeler var, alıcı, ödeyici ülkeler var... Bu konu üzerine bir ‘sömürü’ seylemi kuruluyor. Bu konuda görüşünüz nedir?
9- Türkiye’ye yönetmelik öncesi, GDO’lu ürün girdi mi? Girdiyse ne kadar?
10- GDO’lu üretim her üründe olabilir mi?
11- Cartagena sözleşmesi ne getiriyor? İmzalanması zorunlu mudur, imzalamayana yaptırım öngörüyor mu?
12- Tarım Bakanlığı biz ‘tohumda hiç izin vermiyoruz’ diyor. Bu ileri bir adım mıdır?
13- Sağlık sorunlarına yol açması olasıysa, bunun somut bulgularına kaç yılda ulaşmak mümkün olabilir?
14- GDO’lu ürün tüketimini belli bir sınırda tutmak mantıklı bir tedbir olabilir mi?

PROF. DR. TAYFUN ÖZKAYA
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Tarım ve Ekonomisi Bölümü, Tarım Politikası ve Yayım Anabilim Dalı öğretim üyesi
- Tarım Ekonomisi Derneği Başkanı
- Ege Üniversitesi Tarımsal Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü
- GDO Karşıtları Platformu’nun destekçisi.

Deneylerde kısırlaştırdı
1- İddia daha az ilaç kullanılacağı, verim artışı olacağıdır. Gerçek tam tersidir. GDO uygulamaların yüzde 85’i ot öldürücülere (herbisit) karşı bitkilere dayanıklılık kazandırılması ile ilgili. Oysaki GDO’lu bitkilerin üretildiği ülkelerde ilaç kullanımı roket gibi arttı. Arjantin’de glyphosate kullanımı 14 kat arttı. Verim artışı iddiası da doğru değildir. Hindistan’da GDO pamuk dönüm başına 370 kilogram verim vaat etmişti. Ortalama verim 50 kilo oldu.

2- İnsanlarda alerjilere yol açtığı doğrudan izlenmektedir. Hayvan deneyleri çok olumsuzdur.
İskoçya Rowett Enstitüsü’nde GDO’lu patatesle beslenen farelerin tümünün iç organlarında küçülme, bağışıklık sistemlerinde çökme, kan yapılarında bozulma görüldü. Rusya Bilim Akademisi’nde farelerin yavrularının yüzde 55,6’sı doğumdan üç hafta içinde öldü. Avusturya Tarım ve Sağlık Bakanlığı’nın finansmanı ile Viyana Üniversitesinin geçen yıl yaptığı bir çalışmada ise GD gıdalarla beslenen farelerin 34 nesil sonra büyük ölçüde üreme yeteneklerini kaybettikleri belirlendi.

3- GDO Biyoçeşitliliğe tehdit oluşturmaktadır. İngiltere’de 2007 yılında GDO kolzadan yabani akrabası olan yabani hardala gen geçişi ispatlanmıştır. GDO yerli gen kaynaklarını zamanla ortadan kaldıracaktır.
Tehlike sadece insana değil çevreye de yöneliktir. Bir felakete yol açabilir.

4- Yaygın olarak GDO uygulaması olan pamuk, mısır, soya ve kolzada sonuçlar olumsuzdur. Şimdilerde GDO yandaşları hiç gerçekleşmemiş bazı olayları ileri sürerek GDO’ya prestij kazandırmak istemektedirler. Bunlardan biri, A vitamini içermesi nedeniyle dünyanın kurtarıcısı gibi gösterilmek istenilen altın pirinçtir. Halbuki piyasaya henüz sürülmemiştir. Çünkü gen alınan bir nergis türünden zehir gelmiştir. Diğeri de omega 3 içerdiği söylenen soyadır. Bu çeşitte piyasaya sürülmemiştir. Ayrıca omega 3 artışı önce normal ıslah yolları ile yapılmış, daha sonra buna GDO yöntemleri ile herbisit direnci kazandırılmaya çalışılmıştır.

5- Aynı şey değil şüphesiz. Hibrit (melez) 1930’lardan beri uygulanıyor. Aynı tür içinde iki ayrı çeşidin normal ıslah yöntemleri ile tozlaştırılarak tohumların alınmasıdır. Hibrit uygulamalar köylülerin elinde olsaydı iyi sonuçlar verebilirdi. Ancak şirketler elinde endüstriyel tarımı yani kimyasal ilaç ve kimyasal gübre kullanılan tarımı teşvik etmiştir. GDO ve hibrit birbirine karıştırılmamalı.

6- Yönetmelik GDO ürünlerin ithaline kapı açmaktadır. GDO ürünleri insan sağlığı açısından zararlıdır. Bu nedenle yasa bütünü ile yanlıştır.

7- Avrupa’da uygulanan biçimi ile bilmeden GDO kullanan gıda üreticileri için bu uygulama yapılmaktadır. Ancak burada önemli olan bilmeden bunu kullanmaktır. Bizde ise çikolatanın içinde binde dokuz GDO olursa problem olmayacaktır. Ancak bu çikolatadaki soya lesitini tamamen GDO olursa yönetmelik buna dur diyemeyecektir.

8- Kazanan dev şirketler. Bunlar hem tohum hem de tarım ilacı üretiyor. Herbisite dayanıklılık içeren GDO mısır veya pamukta şirketin hem tohumu hem de herbisiti var. İkisini de satar. ABD’de GDO yaygındır. Şirket çıkarları her şeyin üzerinde. Aile tarımı yapan Amerikalı çiftçiler de kaybediyor. Ancak büyük dev işletmelerde tarım yapan şirketler çok az işçi ile çalışmak için insan sağlığı ve çevreyi düşünmeden bu tarıma evet diyorlar. GDO’nun yaygınlaşması çoğu ABD’de bulunan GDO şirketleri nedeniyle ülkeler arasında gelir dağılımının bozulmasına da yol açacaktır.

9- Türkiye’ye GDO’lu ürün çoktandır girmektedir. İthal edilen mısır, soya ve pamuğun hemen hemen tümünün GDO’lu olduğu tahmin ediliyor.

10- Şu anda yaygın uygulama Pamuk, mısır, soya ve kolzadadır. Diğerlerinde olma ihtimali şimdilik çok çok küçüktür.

11- Türkiye bu anlaşmayı imzaladı. Anlaşma ülkelere biyogüvenlik yasası çıkarmalarını öngörüyor.

12- Şimdilik bu yönetmelik tohuma izin vermiyor. Ancak daha önce hazırlanan biyogüvenlik taslağı tohumu da içeriyordu. Hükümet sözcüsü Sayın Çiçek de bunu ifade etmişti. Tahminimiz toplumdan yeterli tepki gelmezse tohumun da serbest bırakılacağıdır.

13- Farelerde nesiller sonra kısırlığa bile yol açmaktadır. İnsanlar için bir tahminde ben bulunamam.

14- Sağlık sorunlarından kaçınmak için bilinçli tüketicilerin işlenmiş ürünlerden kaçmaları olumludur. Yönetmelikte GDO kullanmak istemeyen gıda sanayicilerine “bu ürün GDO içermez” diye etikete yazması hakkı elinden alınmıştır. Aynı mantıkla “domuz eti içermez” yazanlar da yasaklanacak mıdır?

En yüksek üretim soyada
- Dünyada üretilen soyanın yüzde 64'ü,
- Pamuğun yüzde 43'ü,
- Mısırın yüzde 24'ü,
- Yağlık kolzanın yüzde 20'si GDO'lu.


125 milyon hektar alanda GDO’lu tarım var
- Dünyada 125 milyon hektar alanda, 12 milyon çiftçi GDO'lu tarım yapıyor.
- 25 ülke GDO'lu tarıma izin veriyor. Bunların başında ABD, Kanada, Arjantin, Avustralya, Hindistan ve Çin var.
- Onlarca üründe GDO'lu üretim denemesi var ancak 4 üründe (pamuk, soya, kanola ve mısır) üretim geniş ölçüde ticarileşmiş durumada. Bu konudaki en önemli şirketler Monsanto, DuPont, Syngenta, Dow, Archer, Daniels Midland ve Cargill.
- 2008 rakamlarına göre GDO'lu ürün pazarı 33 milyar doları buluyor.



PROF. DR. SELİM ÇETİNER
Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi
- 1999-2008 yılları arasında OECD Biyoteknolojide Düzenleyici Mevzuatın Uyumlaştırılması çalışmasına delege olarak katıldı.
- 2000-2003 yıllarında TÜBITAK bünyesindeki Biyoteknoloji Komitesi’nde yer aldı.

Sağlık sorunu yaratmıyor
1- Genetik mühendisliği teknikleri, şimdiye kadar bitkilerin genetik yapılarını değiştirmede kullandığımız yöntemlerle gerçekleştirmede yetersiz kalındığı durumlarda, doğadaki diğer canlı organizmalardan da yararlanmayı mümkün kılmaktadır. Moleküler genetik konularına tam vakıf olmayanlar için ilk bakışta doğal değilmiş gibi görünen bu teknikler, doğanın işleyişi anlaşıldıkça daha fazla benimsenecek ve yaygın olarak insanlığın yararına sunulacaktır.

2- Biyoteknoloji karşıtları bu ürünlerin toksik etki ve alerji yaptığını, kansere neden olduğunu hatta kısırlık yaptığını, antbiyotiklere direnç kazanıldığını vs savunuyorlar. Bunlar hiçbir bilimsel dayanağı olmayan, tamamen halkı bu teknolojiden soğutmaya yönelik propaganda taktiklerinin bir parçası.
Nitekim, bu iddiaların doğru olmadığını ortaya koyan 200’ün üzerinde bilimsel makale vardır. Ayrıca, bu ürünlerin piyasaya sürülmeden önce risk oluşturmadığını kanıtlayan testlerden geçmeleri ve bu test sonuçlarının bilim kurulları tarafından onaylanıyor olması bu olasıklara karşı alınan önlemler arasındadır.

3- ABD’de transgenik soyaların ekildiği ilk yıl bazı tarlalarda gövde çatlamaları olmuştur. Ancak, bu sorun giderilmiştir. Genetik iyileştirme esas itibariyle doğadakinden pek de farklı olmayan moleküller içermektedir. Bitkisel veya hayvansal gıdalarla alınan genlerin insan bünyesine geçtiği görülmemiştir. Uzun vadeli genetik etki oluşturma tezi dayanaktan yoksundur. DNA ve proteinler sindirimde parçalandıktan sonra insan bünyesine alınır.

4- Teknolojiyi destekleyenler, bunun hızla artan dünya nüfusunu beslemede sürdürülebilir tarımsal üretimi artırmada kullanılabilecek önemli tekniklerden biri olarak görmektedir. Karşı olanlar bilimsel gerekçelerden ziyade ideolojik, duygusal ya da ticari kaygılarla karşı çıkıyor.
GDO’lu ürünler 2009 itibariyle 25 ülkede 125 milyon hektar alanda yetiştiriliyor. Ekimlerine izin verilmeden önce etkileri araştırılıyor. 10 yılı aşkındır olumsuz bir etkisi olmadığı gibi pestisit kullanımı azalttı, çevre dostu ot öldürücülerin kullanımı arttı. Toprak işlemesiz tarıma olanak sağladı.

5- Hibritleştirme yüksek verim için klasik ıslah yöntemlerinden biri. Yüksek verim için çiftçi, ertesi yıl kendi muhafaza ettiği tohumu ekme yerine yine hibrit tohum almayı tercih etmektedir. GDO’lar ise modern genetik mühendisliğinin bitki ıslahında kullanılmasıdır. GD bitkiler mısır örneğinde olduğu gibi veya soya ve pamukta olduğu gibi açık dölleme sonucu elde edilirler.

6- Ulusal Biyogüvenlik Kanunu çıkmadan yönetmelik çıkarılması tartışma yarattı. Kimileri GDO’lu ürün girişinin önünü açacağını savunurken, gıda ve yem sanayicileri endişe içinde. Bakanlık açıklamasından da görülebileceği üzere, yönetmelikle GDO’ları resmen yasaklamıştır. Bu yönetmeliği hazırlayanlar, bu yasaklamanın uygulanamayacağını, uygulandığında Türkiye’deki yem ve gıda sanayi ile hayvancılık sektörü üzerinde olumsuz etkiyi, fiyatların artacağını görememişlerdir.

7- Binde 9’u GDO’lu olan ürüne etikete konulması zorunlu. İçinde o kadar olmasa da ilk ürünün bu sınırın üstünde olması ürüne de etiket konulmasını gerektiriyor. Yani içindeki katkı maddeleri içinde GDO’lu katkı ağırlığının binde 9 geçmemesi gerekiyor.

8- Tüm yeni teknolojilerde olduğu gibi GDO’lu ürünlerde de teknolojiyi geliştirenler bunu belirli bir bedel karşılığı pazarlamaktadır. Bu husus ilaç, elektronik, yazılım, otomotiv ve savunma sanayi gibi konularda da farklı değil.
Onun için bu söylemlerle vakit geçirmek yerine, Türkiye’nin bu teknolojiyi ve zengin biyolojik çeşitliliğini kullanarak tarımsal üretimini artıracak yüksek kaliteli tohumlarını üretmeye odaklanması daha doğru olur.

9- Hemen her yıl soya ve bazı yıllar da mısır, ayrıca gıda endüstrisi için gerekli enzimler ithal ediliyor. Bunları ithal ettiğimiz ülkelerde GDO’lu üretim ağırlıklı olduğundan GDO’lu ürünlerin ithali ve tüketimi de mümkün görünüyor.

10- Birçok bitki türünde genetik mühendisliği ile geliştirme çalışması yapılıyor. Ancak bunlar henüz piyasaya sürülmemiştir. Dünya ticaretine konu olan sadece soya, pamuk, mısır ve kanoladır.

11- En basit anlatımıyla, Cartagena Biyogüvenlik Protokolü transgenik tohumların sınır ötesi taşınmasını düzenleyen, ve bunların biyoçeşitlilik üzerindeki olası olumsuz etklerini en aza indirgemeyi öngören bir antlaşmadır. Türkiye bu protokolü imzalayarak TBMM’de onaylamış ve taraf olmuştur. Şimdi bunun gereklerini yerine getirmek yani gecikmiş olan biyogüvenlik mevzuatını bir an önce hazırlamak durumunda.

12- Tarım Bakanlığı’nın ne gerekçeyle izin vermediği izaha muhtaç bir konu. Bu basitçe “Türkiye’nin zengin biyoçeşitliliği vs” diyerek geçiştirilemez. AB ülkelerinde olduğu gibi bilimsel risk analizlerini öngören bir mevzuatın çıkarılmasından sonra, bilimsel esaslara dayalı tarla denemeleri yapılmalı ve çevreye olumsuz etkisi olmayan ve üretimde avantaj sağlayan çeşitler çiftçinin hizmetine sunulabilmeli.

13- Halen piyasada bulunan GDO’lu ürünler 1996 yılından beri 25 ülkede üretilmekte ve AB ülkeleri dahil birçok ülkede tüketilmektedir. Şimdiye kadar bunlarla ilgili en ufak bir sağlık sorunu, olumsuz etki ortaya çıkmamıştır. Yukarıda da belirtildiği üzere aktarılan genin ve bunun ürünü proteinin özelliği nedeniyle uzun süreli etki savı bilimsel daynaktan yoksundur. Dolayısıyla gelecekte, ne kadar zaman sonra sorun çıkar diye sormak yerinde değil.

14- Yapılan risk değerlendirmeleri ve özellikle AB ülkelerinden 65 biliminsanının 3.5 yıl süreyle yürüttüğü ENTRANSFOOD projesi sonuç raporu, GDO’lu ürünlerin en az klasik eşdeğerleri kadar güvenli olduğunu ortaya koymuştur. Bu itibarla, bunların tüketimi de klasik ürünlerinkinden farklı değildir.

AB’nin GDO merkezi İspanya
- AB topraklarının yüzde 1‘inden az olan bölümünde, GDO‘lu mısır ekimine izin veriliyor.
- Avusturya, Macaristan, Yunanistan, Almanya ve Fransa’nın yasaklama kararlarıyla GDO‘lu ekim alanı 165 bin hektardan 105 bin hektara daraldı.
- En geniş GDO'lu tarım (AB toplamının yüzde 80'i) İspanya'da.
- İçeriğinde binde 9'dan fazla GDO'lu katkı olan ürün etiketle satılıyor.

http://www.milliyet.com.tr/Ekonomi/H...20SORUDA%20GDO

Büyük beyinler fikirleri, orta beyinler olayları, küçük beyinler ise kişileri konuşur.
Yukarı Dön
sweet_crazy Açılır Kutu Gör
Yeni Üye
Yeni Üye


Kayıt Tarihi: 02-Kasım-2009
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 1
  Alıntı sweet_crazy Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 16-Kasım-2009 Saat 09:18
bni blgilndrdğn icn tşkr ederimm... =)
Yukarı Dön
gelisenbeyin Açılır Kutu Gör
Yönetici
Yönetici
Simge
gelişime dair ne varsa.. Yahya KARAKURT

Kayıt Tarihi: 01-Ocak-2006
Konum: Istanbul
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 4737
  Alıntı gelisenbeyin Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 17-Kasım-2009 Saat 18:47
GDO hakkında bilgi ve değerlerinden bazıları

Değerli dostlar,

Ben inşaat mühendisi olmakla birlike yaklaşık 18 yıldır yemek
sektöründeyim. Yemek Sanayici ve İş adamları Derneği başkan yardımcısı,
Ankara Sanayi Odası gıda komite üyesiyim.
Bu sürede öğrendiklerimi yazmaya sayfalar yetmez. Ancak birkaç bilgi
aktarırsam ne demek istediğim daha iyi anlaşılır.
Öncelikle Türker Bey'in ticari endişeyle yapılıyor teşhisi sonuna kadar doğru. Minimum M2 maksimum verim, olay tamamen budur.
- "Soya Kıyması" adıyla satılan ürün yağı alınmış soya küspesidir. 25 Kg
torbalarda kg fiyatı 1,5 tl civarındadır. Kullanırken ılık suyla ıslatılır 1 kg soya kıyması 3 kg su emer. yani kullanım fiyatı kg da 50 krş tan aşağı olur. Gerçek etin 20 tl/kg olduğu yerde tabiiki bunu önce sermaye kullanır. maret, pınar vs gibi hazır tıp annemin köftesi gibi köftelerin tamamı soya katkılıdır. şirin gözükmesi içinde mix kıyma, soya proteini vs. gibi farklı isimlerle ambalaj üzerinde yazılmaktadır. yani et diye soya küspesi satıp, annemin köftesi gibi aynen diye reklam
yapıyorlar.
BİTMEDİ: bu soya zımbırtısı granül veya toz halinde , beyaz , açık kahve, koyu kahve , kırmızı, yeşil renkleri vardır. tadı nötüre yakındır. cevizle karışıp baklavaya, kıymayla karışıp köfteye , unla karışıp ekmeğe, keke vs.ye giriyor.
- Marine kuşbaşı diye bir et satılıyor şimdi , normal kuşbaşı etten ucuz. bir özel kimyasal karışım suyla ete emdiriliyor. % 20 su basılıyor ete , böylece fiyatı ucuzluyor. ancak bu tuzlar sizin kalp, şeker, tansiyon vs , rejimlerinize zarar verirmi bilmiyorsunuz. yemeğe tuz atmıyorsunuz, ama başka tuzları bilmeden yiyorsunuz. yemek şirketinizin et giriş faturalarında "mix kıyma" ve " marine kuşbaşı " var mı, bir kontrol edin bakalım.
- PEYNİR ALTI SUYU TOZU: Adı üstünde, peynir üretiminde kalan su sıcak plakalara püskürtülüyor, buharlaşma sonucu elde edilen toz işte. nerede kullanılıyor? peynirli çizi de peynir mi var zannediyorsunuz. tüm bisküvi ve kek sektörünün birinci sınıf dolgu maddesi. kg fiyatı 50 krş gibi bişeydi.yediğiniz bisküvit, kek, kraker vs paketlerin üzerini bir okuyun bakalım içinde şeker ve un dışında tanımadığınız kaç kalem malzeme var. bir top keki toptancısı 15 krş a satıyor. anam-babam usulü un,yumurta ve yağ ile yapsanız 30 krş malzeme maliyeti var, ambalaj, üretici karı, nakliye ve toptancı karı vs eklenince nasıl o fiyata satılabiliyor? çünkü kek değil kek benzeri kimyasal bir şey alıp yiyoruz. paketin üzerini okuyun anlarsınız.
- bezelyenin kurusu öğütülüp fıstık süsü verilerek tatlılara konuyor.
- pul biberin, karabiberin, kimyonun vs ektractı var, kilosu 5 tl ye satılan sucuklarda gerçek baharat mı var sanki. bazılarında zaten sucuk benzeri ürün yazıyor.
- bir danadan 25-30 kg sinir çıkıyor . -40 derecede dondurup öğütüyor sinir unu yapıyor sosise basıyorlar. şarküteri ürünlerine dikkatli bakın. %100 dana diyor, dana eti demiyor, anlayın işte.
- tavukların boyun , taşlık, kanat ucu vs gibi ticari değeri olmayan her yeri kemikleriyle öğütülerek "mekanik kıyma " isimli bişi yapılıyor. tüm tavuk sucuk ve salamlarında bu var, siz tavukların göğüs etlerinin kıyma yapıldığını sanıyorsanız fena yanıldınız.
bütün bu işler T.C.Tarım ve köy İşleri Bakanlığı izni ile yapılıyor. Tamamen ve her yönüyle gıda terörünün cenneti olan yurdumuzda izinle bunlar yapılırken siz varın kaçak yapılanları düşünün,

Bütün ekmeğe tavuk döner 2 tl , yarısı işkembe, ööööffffffffffff, sıkıldım gene, GDO ne ki o daha yeni farkedildi, devede kulak bile değil. bugünkü hürriyette yılmaz özdil'i okuyun oda iyi dokundurmuş.Bunlar işin yemek faslı, daha gıda ambalajları var, koruyucular var vs.kıyamet kopuyor da bizim gıda mühendislerimizin sesi soluğu yok ortada, bir garip yemekçi inşaat mühendisi çarşı pazardan topladığı bilgileri ortalığa döküyor.
sevgiyle kalın,

Serdar Erler CE85,


Bana gelen bir maildi, sizlerle paylaşmak istedim...

Gelişimin adresi...
Yukarı Dön
sakız Açılır Kutu Gör
Vip Üye
Vip Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 29-Nisan-2007
Konum: İstanbul
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 271
  Alıntı sakız Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 22-Kasım-2009 Saat 23:52
Arkadaşlar bazen kendi başımıza dert açacak çalışmalarda bulunuyoruz. Doğal olanı varken neden hileli yollara başvurarak genetikle oynuyorlar bunu da anlamış değilim...

Daha sonra başımıza çeşit çeşit dert ve hastalıklar çıkarıyorlar...
Yukarı Dön
serdar44 Açılır Kutu Gör
Yeni Üye
Yeni Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 23-Kasım-2009
Konum: ögrenci
Aktif Durum: Aktif Değil
Gönderilenler: 1
  Alıntı serdar44 Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 23-Kasım-2009 Saat 14:25
bence bu çok kötü bir şey.Doğal şeyler varken kendimize zarar vermenın yollarını arıyoruz :D
Yukarı Dön
 Yanıt Yaz Yanıt Yaz

Forum Atla Forum İzinleri Açılır Kutu Gör

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums® version 9.50 [Free Express Edition]
Copyright ©2001-2008 Web Wiz