Çevreye Duyarlılık

Bir "Deniz Yıldızı" hikâyesiydi. Yıllar önce okumuştum. Bugün bile aklıma geldikçe yaşama karşı duyarlılığım artıyor, daha bir duygulanıyorum. Hayata dair sahip olduklarım mutlu ediyor beni. Çünkü bu hikâye duyarlı olmanın en güzel örneğiydi.
Yazı yazmak için okyanus sahillerine giden bir yazar, sabaha karşı kumsalda dans eder gibi hareketler yapan birini görür.
Biraz yaklaşınca, bu kişinin sahile vuran denizyıldızlarını, okyanusa atan genç bir adam olduğunu fark eder. Genç adama yaklaşır:

- Neden denizyıldızlarını okyanusa atıyorsun?
Genç adam yanıtlar;
- Birazdan güneş yükselip, sular çekilecek.
Onları suya atmazsam ölecekler. Yazar sorar;
- Kilometrelerce sahil, binlerce denizyıldızı var.
Ne fark eder ki?
Genç adam eğilir, yerden bir denizyıldızı daha alır, okyanusa fırlatır.
- Onun için fark etti ama...
Çevremize karşı duyarlı olmanın önemini kavrıyorum.
Gerçekten onlar için çok şey değişti. Yeniden hayata tutundular. Çevremizde onca olumsuz olay varken neden bir başlangıç yapmayalım.
Bir mum da biz yakalım, karanlığı aydınlatmaya. Çevreye dair olumlu bir değişikliğe doğru adım atalım. Değiştirelim bazı hayatları, bir fark yaratalım... 

 

Bir hayvana yardımcı oldunuz mu hiç?
Heyelan bölgelerine bir ağaç dikerek bir fark yarattınız mı? Kayalık yamaçlara hayatı diktiniz mi?

Bir canlının elinde tutup yardımcı olup onun yaşantısını kurtardınız mı? Doyurdunuz mu bir açı? Okşadınız mı bir yetimin başını? Sabahleyin evinizden çıkıp, ilk karşılaştığımıza güler yüzle bir selam verdiniz mi?
Yere çöp atan birini uyardınız mı?
Çevren için bir iyilik yaptın mı?
Sorular devam eder. Belki de daha ne çok sorun var. Çözüm bekleyen daha neler neler...

İçinden birkaç tanesini yaptıysanız ne mutlu size, demek ki elinizden geldiğince bir adım atmışsınız. Farkında olmasak da içinizde çevreye karşı bir duyarlılığınız var demektir.
Duyarlı olmak mı yoksa duyarsız kalmak mı? Ne yapacaksak bir an önce yapalım. Günler geçtikçe kaybeden hep insanoğludur. Son andaki duyarlılık pişmanlıktan öte yarar getirmez. İş işten geçmiştir. Nafile, bir çırpınışın kendine bile hayrı dokunmaz. Hadi uykudan uyan ve geleceğine sahip çık!

Sanayileşme ve kentlerdeki nüfus yoğunlukları, çevre sorunlarının artmasına sebep olmuştur. Bütün ülkelerin ortak sorunu haline gelen çevre kirlenmesi, günümüzde insan sağlığını tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. Ne yazık ki bazı canlı türlerinin nesilleri her geçen gün tükenmektedir.


Sanayi artıkları, yakıtlarla ortaya çıkan gazlar, egzoz dumanları, petrol ve ilaç atıkları, plastik ürünler, suni gübreler ve çöpler çevre kirlenmesine sebep olan en önemli etmenlerdir.

Gelecek nesillere iyi bir çevre bırakmak için kirliliği mutlaka önlemeliyiz. Yeşil alanları çoğaltıp ve çevreyi korumamız gerekir. Bilinçsizce sağa sola atılan her çöp beraberinde bir kirlilik getiriyor. Ürünlerin tabiatta yok olma süreleri değişkenlik göstermektedir. Uzun süre çürümeden kalan atıklar hem toprağı zehirlemekte hem de kirlilik süresini artırmaktadır. Tehlike çanları her geçen gün artarak bizlere uyarı sinyalleri vermektedir. Çevrenin kirlenmesini önlemek için üzerimize düşen görevleri mutlaka yapmalıyız.

Geri dönüşüm ve tekrar kullanımın ötesinde, atıkların özelliklerinden yararlanılarak içindeki bileşenlerin fiziksel, kimyasal veya biyokimyasal yöntemlerle başka ürünlere veya enerjiye dönüştürmeye yönelik adımlar artırılmalıdır. Yenilenebilir enerji kaynaklarını artırmak için daha fazla uğraş ve sinerji gerekir. Yeter artık, tüm kirliliklere hayır diyelim… Yarınlarımıza yaşanılabilir bir dünya bırakalım… Duyarlı olalım, bir farkındalık yapalım, ne dersiniz…

Yahya Karakurt / Eğitimci- Yazar / Diğer Yazıları / Karakter Eğitimi / İnovatif Düşünebilmek / Çevre Kirliliği / Geri Dönüşüm / Akıllı Geleceğimiz